19.12.2009
Berlin'de Bal-ayı
Alin TAŞÇIYAN - Star Gazetesi
Semih Kaplanoğlu'nun yeni filmi "Bal" dünya prömiyerini 60. Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı için yarışarak yapacak. "Bal"ın Berlinale'nin 60. yılında yarışmaya seçilmesi çifte onurdur. "Bal" bir Türk - Alman ortak yapımı ama Şubat'ta Berlinale'de Bal - ayı yaşayacak olan Alman sineması değil Türk sineması olacak!
Kaplanoğlu sinemasını da kişiliğini de çok takdir ettiğim ve sevdiğim bir yönetmen. Onu ilk filmi "Herkes Kendi Evinde"nin setinde yaptığım söyleşide tanıdım. Bu filmi Rotterdam Film Festivali Eleştirmenlerin Seçimi bölümünde izleyiciye bizzat sunma onuruna eriştim. Kaplanoğlu'nun ikinci uzun metrajlı filmi "Meleğin Düşüşü" Berlinale'nin Forum bölümünde gösterildiğinde katalog yazısını yazma onuru da benim oldu. "Bal"ın tamamladığı Yusuf üçlemesinin ilk filmi "Yumurta"nın Cannes Film Festivali Yönetmenlerin On Beş Günü'nde yapılan prömiyerinde bulundum. O heyecanlı anları kalabalık bir Türk grubu birlikte yaşadık. Ama geçen yaz "Süt" Venedik Film Festivali'nde yarışırken ne yazık ki orada değildim. Bu kadar önemli bir kültürel gelişmeyi ne yazık Türkiye'da hakkıyla duyurup kutlayamadık...
Berlinale 60. yıldönümü dolayısıyla görkemli bir program sunacak, umarım Türkiye'de sinemanın evrensel düzeye ulaştıktan sonra evrensel düzeyi de yükseltmekte olduğunu fark edip "Bal"ın tadına bakmayı sadece onu çok seven "Ayı"ya bırakmayız!
Semih Kaplanoğlu daha ikinci filminde oluşturduğu sinema diliyle kendine özgü bir dünya yaratabilmiş başlıca yaratıcı yönetmenlerimizden biri. Senaryoları, Kaplanoğlu'nun yazar kimliğinden kaynaklanan bir suskunluğa sahip. Sözcüklerin ağırlığının farkında olan Kaplanoğlu, laf kalabalığından, duyguları ve fikirleri kolayca banalleştirebilecek uzun ve açıklayıcı diyaloglardan özenle kaçınıyor. Resim sanatından doğrudan etkilenen, resim tadı vermesine gayret ettiği görüntü yönetiminin yanında sesin filmin dünyasını tamamlayan etkisinden ayrıntılı biçimde yararlanmayı biliyor.
Oyuncu yönetimindeki başarının yanı sıra oyuncu keşfetmeyi de başaran bir yönetmen Kaplanoğlu. "Meleğin Düşüşü" ile Tülin Özen'i, "Yumurta" ile Saadet Işıl Aksoy'u kazandırdı sinemamıza. "Meleğin Düşüşü"ndeki Musa Karagöz de bence bir keşifti ama genç oyuncunun karşısına bir daha öyle bir film fırsatı çıkmadı. "Süt"teki performansını çok beğendiğimiz Melih Selçuk da büyük bir kazanç kuşkusuz, tabii onu değerlendiren çıkarsa!
"Bal"ın Berlinale'deki bütün rakipleri henüz açıklanmadı. Ama açıklananlar bile çok çekişmeli geçmesi muhtemel bir rekabete işaret ediyor. "Grbavica" ile Altın Ayı kazanan Jasmila Zbaniç "Na Putu" (Yolda) adlı yeni filmiyle sinemaseverleri sevindirdi. Avusturya - Almanya ortak yapımı "Der Rauber"ın (Hırsız) tıpkı "Bal" gibi ilk açıklanan filmlerden olması filmin kalitesinin garantisi sayılabilir. "Zemestan / Kış" adlı şiirsel filmiyle dikkat çeken İranlı Raffi Pits, "Shekarchi" (Avcı) ile Altın Ayı'nın peşine düştü.
Tabii en korkutucu rakip "The Ghost Writer"! Roman Polanski'nin imzasını taşıyan filmin yönetmenin şanına yaraşır bir yapıt olduğu için mi yoksa onun zedelenen itibarı usta sinemacılığıyla yamanmaya çalışıldığı için mi seçildiğini yakında anlayacağız. Yıllar sonra Amerikan yargısından kaçtığı tecavüz suçu için İsviçre'de tutuklanan ve şimdi orada ev hapsinde bulunan Polanski Berlin'e gelebilse de gelemese de lehine ve aleyhine protestolar yapılacaktır. |