News
Synopsis
Storyboard
Trailer
Director
Credits
Technical Info
Uluslararası Satış
Press
Photographs
Vizyon
Awards

SÜT /BASINDAN


Şenay Aydemir - Referans Gazetesi - 03.01.2009

Semih Kaplanoğlu'nun taşralı Yusuf'u Süt'ten kesiliyor

Semih Kaplanoğlu, 'Yumurta' filmiyle anlatmaya başladığı Yusuf'un hikâyesine 'Süt' ile devam ediyor. Filmde, Yusuf'un liseyi bitirdiği dönemde yaşadığı büyüme ve evden kopuş sürecinin sancıları anlatılıyor.

Semih Kaplanoğlu'nun filmleri seyirciyle buluşma noktasında sıkıntılar yaşasa da sinema ile entelektüel düzeyde ilgilenenler ve simgesel anlatımı seven sinemaseverlerin vazgeçemeyeceği örnekler olarak dikkat çekiyor.
O da bunun farkında olacak ki, Altın Portakal Film Festivali'nde ilk kez seyirci karşısına çıkan son filmi "Süt"ün basın toplantısında bir seyirci, filmlerinde ağır tempoyu ve simgesel anlatımı tercih etmedeki nedenlerini sorduğunda "Filmlerimi izleyiciler anlamasın diye özel bir kaygım yok. Ancak bazen filmler festival izleyicileri ve sinema öğrencileri için de yapılabilir" şeklinde bir cevap vermişti.

Bir dönemin popüler dizilerinden "Şehnaz Tango"yu yazan ve yöneten Kaplanoğlu, "Herkes Kendi Evinde", "Meleğin Düşüşü" ve "Yumurta" filmlerinde de benzer bir anlatım tarzını seçmişti.

Üçlemenin ikinci filmi

"Süt", "Yumurta" ve "Bal" üçlemesinin ikisini tamamlayan Kaplanoğlu, geçen yıl Antalya'da "Yumurta" ile önemli ödüller kazanmıştı. Üçlemenin ikinci filmi "Süt" ise bu yıl eli boş döndü. Ancak sinema eleştirmenleri arasında filmin beğenilme oranının oldukça yüksek olduğunu belirtelim. Ben kendi adıma "Süt"ü üçlemenin ilk filmi "Yumurta" kadar etkili bulmadığımı belirtmeliyim.
"Yumurta"da, İstanbul'da yaşayan Şair Yusuf, annesinin ölümü üzerine yaşadığı kasabaya dönüyor ve hayatının ilk yirmi yılını yaşadığı yerde kendi izlerini sürüyordu.

"Süt"te ise Yusuf liseyi bitirmiş ancak üniversite sınavını kazanamamış, edebiyat dergilerine şiirler gönderen genç bir delikanlı olarak çıkıyor karşımıza.

Yusuf annesi ile birlikte yaşamaktadır ve geçimlerini "süt ve süt ürünleri" satarak sağlamaktadırlar. "Süt", bir yandan taşranın ilerlemeyen ve bir türlü değişmek bilmeyen rutin akışını anlatırken asıl olarak Yusuf ile annesinin (Zehra) ilişkisine odaklanıyor. Yusuf, içinde bulunduğu durumdan uzaklaşmak ve kendi ayakları üzerinde durmak isterken aynı zamanda "ev" duygusunun verdiği güveni de kaybetmek istemiyor.

Yusuf, büyümenin ve büyüdükçe yalnız kalmanın verdiği sancıları; taşrayı aşan sezgilerle taşrada var olma savaşını yaşarken öte yandan da annesinin kendisi yerine başka bir adamı ikame etme girişimleriyle de yüz yüze kalıyor. Yusuf sürekli annesini kolaçan ederek evden uzaklaştıkça, onun bıraktığı boşluk başka birisi tarafından dolduruluyor, onun yapması gerekenleri başkaları yapmaya başlıyor. Psikiyatrideki, babalarını küçük yaşta kaybeden erkek çocukların kendilerine "evin reisi" sorumluluğu yükledikleri tezi dikkate alınırsa Yusuf'un bu gelişmeler karşısındaki huzursuzluğunu anlayabiliyoruz. Zehra'nın oğlunun evi terk etme hazırlığında olduğunu sezip yeni ilişkiler içine girmesi, Yusuf'u tedirgin etse de yeni keşfetmeye başladığı hayatın çağrısına kulak vermekten geri duramıyor. Böylece, Yusuf'un "Yumurta"da annesinin hatırasına neden bu kadar kayıtsız kaldığı sorusunun cevabını da bulmuş oluyoruz.

Evden kopuşun sıkıntısı

Kaplanoğlu, büyümenin ve "evden kopuş"un sıkıntılı hallerini filmin atmosferine de yansıtıyor. Böylece Yusuf'un değişiminin ve iç dünyasının kasveti filmin havasını da belirliyor. Ancak, buradaki "kasvet" tanımlamasını olumsuz almamak gerekiyor. Filmin anlatmak istediği duyguyu yakalayanlar için "Süt" bulunmaz bir seyir zevki verebilir. Kaplanoğlu finale doğru, "Yumurta"nın aksine, filmin doğrusal hikâyesinden de saparak kopuk kopuk ve daha simgesel bir anlatımı tercih ediyor. "Süt", Yusuf'un "sütten kesilmesinin" ve annesinden bağımsızlaşmasının hikâyesi...

Bu tercihin filmi ortalama bir izleyici için oldukça zorlaştırdığını ifade etmek gerek. Ancak, "Süt" gişede olmasa da sinema tarihinde önemli bir film olarak yerini alacak gibi.

Kaplanoğlu, filmde zamansal tutarlılık da aramamış. Tıpkı "Yumurta"da olduğu gibi hikâye yine şimdiki zamanda geçiyor ve böylece anlatılan hikâyenin zamansızlığına da vurgu yapılmış oluyor.

"Yumurta"da Nejat İşler'in canlandırdığı Yusuf'u bu kez genç oyuncu Melih Selçuk canlandırıyor. Selçuk'un performansı oldukça etkileyici. Türkiye sinemasının son dönem yetiştirdiği en önemli kadın oyuncuların başında gelen Başak Köklükaya'nın anne karakteri ise biraz sorunlu. Sorun Köklükaya'nın oyunculuğundan ziyade yanlış cast tercihinden kaynaklanıyor. Çünkü Başak Köklükaya, hem izleyicinin hafızasında hem de perdedeki duruşuyla hayat verdiği karakter için fazlasıyla "kentli" kalıyor.

Copyright Kaplan Film Production © 2009