Serdar AKBIYIK – Star Gazetesi – 02.01.2009
Süt'ü kana kana izleyin
Semih Kaplanoğlu'nun Süt'ü o kadar önemli bir yapım ki bu filmi seyretmezseniz Türk sinemasının yeni ruhunu algılamanız imkansızlaşır. Filmin oyuncuları Başak Köklükaya ve genç Melih Selçuk da sizi kendilerine hayran bırakacak
Semih Kaplanoğlu'nun üçlemesinin ikinci filmi olan Süt bu hafta vizyona girdi. Filmin eleştirisinden önce Türk Sineması için ne anlama geldiğini belirlememiz lazım. Çünkü belki de son beş yılın en önemli üretimi Semih Kaplanoğlu'nun üçlemesi. Eğer Türk Sineması gerçekten gelişiyor ve kendine ait bir çizgiye sahip oluyorsa, bunun en belirgin olduğu üretim bu üçleme, sahibiyse Semih Kaplanoğlu'dur. Onun filmlerinde hangi akımların veya hangi eski sinemacıların etkisinin olduğunun bir önemi yok. Önemli olan bu piyasa düzeninde her kısıtlamaya inat, hissettiğini kendi özgür iradesiyle sinemalaştırabilmesidir. Böyle bir başkaldırıya girişmişken yaptığı filmin ‘halktan bana ne, ben kendim için film yaparım' kolaycılığına da düşmemesi en önemli özelliğidir Semih Kaplanoğlu'nun.
ÖDÜLLERİ TOPLAR
Tabii ki Kaplanoğlu'nun filmlerini entelektüel çizgisi yüksek izleyici daha kolay tüketebilmektedir. Ama en önemlisi onun filmlerini bir kasaba insanının da öyküde kendinden bir şeyler bulabildiği için içselleştirebilmesidir. Çünkü perdede oynayan aslında o kasaba insanının kendi hayatı, duyguları, çıkışsızlıklarıdır. Semih Kaplanoğlu'nun kendi hayatından yola çıkıp taşrada doğup büyüyen daha sonra büyük şehre taşınan bir erkeğin incelemesini yaptığı üçlemenin ilk filmi Yumurta geçen yıl neredeyse bütün ödülleri topladı. Süt'te aynı akıbete uğrayacaktır. Her film üçlemenin bir parçası olduğu halde tamamıyla birbirlerinden bağımsız yapımlar. Filmlerde en beğendiğim yan da bu.
Yumurta'da Nejat İşler'in canlandırdığı Yusuf 30'lu yaşlarında bir geri dönüş yaşıyordu. Süt'te ise Yusuf'un askerlik dönemine gelmiş delikanlılık zamanını görüyoruz. Nasıl hayatımızın her evresinde dertlerimiz ve onlara çözüm bulma yolumuz farklıysa Yusuf'un hayatının bu iki bölümündeki farklılık da filmlere bir bağımsızlık sağlıyor. Bir üçleme içinde tek başına varoluşu görüyoruz filmler için. Yumurta'da Nejat İşler'in kendi enerjisi, canlandırdığı karaktere, Kaplanoğlu'nun yaratımının dışında özellikler katıyordu. Süt'te ise Yusuf'u canlandıran Melih Selçuk, Nejat İşler kadar baskın olmasa bile karakterine kendi rengini verebiliyor. Yusuf'un annesini canlandıran Başak Köklükaya ise belki de en iyi oyunculuğunu sergiliyor. Özellikle gizliden gizliye ilgi duyduğu istasyon şefiyle yaşadığı gelgitleri öylesine naif ve doğal oynuyor ki hayran olmamak elde değil.
AÇILIŞ SAHNESİNE DİKKAT
Son olarak bir tespit daha yapmak gerekiyor bence Kaplanoğlu ve Süt üzerine. Son dönem ünlü yönetmenlerimizin filmlerini seyrettiğimde her birinde sinema dili açısından farklılıklar hissettim. Ama Kaplanoğlu çıktığı yolu o kadar iyi seçmiş ki onun filmlerinde sinema dili açısından bir değişim görmeye imkan yok. Bu da kalıcı dertleri ve klasik mertebesine ulaşacak üretimleri hayata geçirdiğinin kanıtıdır. Filmin açılış sahnesine dikkat etmenizi özellikle öneririm. Semih Kaplanoğlu'nun neredeyse kadrolu oyuncularından Tülin Özen'in bir performansı var ki, sinema için ne gibi özverilerde bulunulduğunu bize bir kere daha gösteriyor. Hele ki Türk Sineması'nda kendilerine hala sınırlama veya kural koyan kadın oyuncular olduğu düşünülürse. Kaplanoğlu, Tülin Özen gibi isimler üzerinden bu ülke sineması bir yere gelecekse gelecek. Zaten umudumuzu besleyen de onların ürettikleri...
|