News
Synopsis
Storyboard
Trailer
Director
Credits
Technical Info
Ödüller
Credits
Press
Photographs
Cannes
Awards
Vizyon
DVD
Angel's Fall
YUMURTA /BASINDAN


31/10/2007
SEMİH KAPLANOĞLU'NU NASIL 'KANDIRDI' (SAADET IŞIL AKSOY SÖYLEŞİSİ)
Erkan Aktuğ /Radikal Gazetesi

Doğma büyüme İstanbullu Saadet Işıl Aksoy, taşralı genç kızı canlandırdığı 'Yumurta'yla Altın Portakal'da Digitürk Genç Yetenek Ödülü kazandı. Aksoy, yönetmen Kaplanoğlu'nu nasıl kandırdığını anlattı: Deneme çekiminde o kadar gergindim ki, ne dediğimi bilmiyordum. Bu biraz filmdeki Ayla'ydı. Sanıyorum işe yaradı

İSTANBUL - Altın Portakal'ın ödül töreninde en çok yorulan isimlerin başında geliyordu Saadet Işıl Aksoy. Başrolünde oynadığı 'Yumurta'nın yönetmeni Semih Kaplanoğlu ile ekipten birçok isim 'Süt'ün çekimlerinde olduğu için 'Yumurta' ödül kazandıkça Saadet Işıl Aksoy sahneye çıkmak zorunda kalıyordu. Törende sadece başkaları adına ödül almadı Aksoy, 'Yumurta'daki performansıyla 25 bin dolar tutarında parasal değeri de olan Behlül Dal Digitürk Genç Yetenek Ödülü'nün de sahibi oldu. İlk filmi olmasına karşın bu onun ilk ödülü değildi, geçen ay Saraybosna Festivali'nde Jeremy Irons'ın başkanlığındaki jüri de Aksoy'u en iyi kadın oyuncu seçmişti.
Saadet Işıl Aksoy, 24 yaşında. Boğaziçi İngiliz Edebiyatı mezunu. Hani hem güzel hem hem akıllı tarifine tam oturan cinsten. Okul devam ederken bol film izleyip film konuşan arkadaş çevresinin de etkisiyle Pera Güzel Sanatlar'da kamera önü oyunculuk eğitimi aldı. Birkaç reklam ve dizideki kısa rollerden sonra 'Yumurta'nın başrolüne seçildi. Dünya prömiyerini Cannes'da yapan 'Yumurta'nın ardından şimdilerde atv'deki 'Senden Başka' dizisinde oynuyor. Şov dünyasının içinde henüz çok yeni olduğu için kendini bir garip hissetse de tüm bunları amaç değil, sonuç olarak görüyor.
Ödülle başlayalım. Sahneden inmediniz kapanışta.
İki gün geçti hâlâ çok heyecanlıyım. Böyle bir filmin parçası olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çok isterdim Semih Kaplanoğlu'nun törende olmasını ama Tire'de yeni filmini çekiyordu.

Birkaç ay öncesine kadar izleyiciydiniz, şimdilerde kendinizi izliyorsunuz. Herkes sizinle söyleşi yapıyor, sizden bahsediyor, televizyonlarda, gazetelerde. Nasıl bir his yaratıyor bunlar?
Özellikle festivallerde bunu en yoğun halde yaşıyorum. Garip bir his. Filmde de kendimi izliyormuş gibi gelmiyor, ya da gazetede. Evet biliyorum kendim olduğumu ama bunu hâlâ tam ben olarak göremiyorum. Tam çözemedim. Psikolojik bir açıklaması vardır bunun herhalde, birisi yapar diye bekliyorum. Galiba o duruma farkında olmadan biraz ayırmışım. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum aslında. Buna uğraşıyorum, ciddi şekilde. Ödüllerden sonra özellikle. Şov dünyasına çok takılı kalmak istemiyorum.

Ama bir taraftan da içinde yer almak zorundasınız.
Bunlardan dolayı çok mutluyum ama bunu bir amaç olarak değil sonuç olarak görüyorum.

Boğaziçi'nde İngiliz edebiyatı okurken, oyunculuk eğitimi de aldınız. Birisi 'Güzelsin, senden iyi oyuncu olur' mu dedi?
Hep öyledir değil mi? Benimki şöyle. Sinema izleyici olarak takip ettiğim, ilgilendiğim bir daldı. Bir dönem değişim öğrencisi olarak altı ay Florida Tampa'da kalmıştım. İnsan böyle durumda hayatına daha objektif bakıp ne isteyip ne istemediğini daha net düşünür ya. Benim için de öyle oldu. Şuna karar verdim. Evet dönünce okula devam edeceğim ama onun yanı sıra gerçekten yaparken keyif alacağım bir şeylerle uğraşmalıyım dedim kendi kendime. Dönünce Pera'da kamera önü oyunculuk eğitimine katıldım. Hem teknik çalışmalar hem de filmleri izleyip analizler yapıyorduk. Üniversitedeki arkadaş çevresinin de etkisi var tabi. Çok film izleyip sonra onlar hakkında konuşmayı seviyorduk. Bu beni daha da çok yönlendirdi.

Kaplanoğlu "İlk buluşmamızda nasıl yaşadığıyla ilgili konuştuk" diyor. Siz hiç taşrada yaşamadınız. Neler anlattınız yaşantınızla ilgili de onu ikna ettiniz?
Nasıl kandırdım diyorsunuz yani. Doğma büyüme İstanbulluyum. Filmdeki Ayla'nın yaşamıyla ilgili benzer şeyler de yaşamadım. Küçükken ailesini kaybediyor, bir akrabasının yanında yaşıyor falan. Kasabanın dışına çıkmamış hayatı boyunca. Oysa ben seyahat delisi bir insanım. Ama şöyle paralellikler bulduk. Mesela ben, evet konuşkanım, insanlarla rahat ilişki kurabiliyorum gibi gözüküyor ama sorunum da var bu konuda. Mesela deneme çekimine gittiğimde o kadar gergindim ki ne diyeceğimi bilemedim. Bir şeyler anlatıyordum ama kendimi doğru ifade edebiliyor muydum bilmiyorum. İşte bu biraz filmdeki Ayla. Bu tedirginlik işime yaradı. (Gülüyor)
Diğer taraftan benim de çok kendime ait bir dünyam var, kendi içinde yaşadığım. Sadece benim bildiğim bir dünya. Semih Kaplanoğlu sanırım bunu gördü. Ben şimdi çok geziyorum diyorum filan ya aslında belli bir yaşa, üniversiteye kadar Anadolu yakasında oturuyordum ve Avrupa yakasına geçişim sayılıdır, annemlerle misafirliğe gittiğimizde o da. Üniversiteye kadar arkadaşlarımla karşıya geçeyim, Taksim'e gideyim takılayım, bunu hiç aramadım mesela, ihtiyaç duymadım.
Ama İngiltere'ye gidebiliyordum yalnız başıma. Belki burada da bir paralellik gördü. Ayla da kasabada yaşıyor ve öbür tarafa geçmeyi hiç düşünmemiş, ihtiyaç duymamış.

Semih Kaplanoğlu oyuncuyla birlikte oluşturuyor senaryoyu. Sizinle nasıl bir çalışma yaptı.
Karar verdikten sonra ara ara bir araya gelip kendim ve karakter hakkında konuştuk. O bana karakteri anlattı. Çok fazla derine girip ayrıntılı okumaya girmedik. Bunu özellikle yaptı sanırım. Bunun büyüyü bozacağını düşünmüş olmalı.

Semih Kaplanoğlu'nun filmlerini izlemiş miydiniz önceden?
Evet.

Beğeniyor muydunuz?
Çok beğeniyordum. İlk görüşmeye gittiğimde Semih Kaplanoğlu olduğunu bilmiyordum. İkinci kez çağırdıklarında söylediler. Çok heyecanlandım. İlk filmi 'Herkes Kendi Evinde'yi izlememiştim, izledim.
Üçüncü gidişimde Semih Kaplanoğlu'yla konuştum ve başrol olduğunu söyledi. Daha da heyecanlandım.

Semih Kaplanoğlu tarzı filmleri seviyor muydunuz?
Hayatta sadeliği, basitliği çok seviyorum. Bunu yakalamak çok önemli. Nuri Bilge Ceylan'ın Semih Kaplanoğlu'nun Reha Erdem'in falan sinemada bunu yakaladıklarını düşünüyorum. Ben edebiyatta ve sanatın her dalında olabildiğince sade durup derinlikli olanı tercih ediyorum. Dışarıdan baktığınızda çok kolay dersiniz ama bunu dedirtebilmek bence çok büyük bir başarı.

Film okumaları yaptınız, 'Yumurta'yı okuyabilir misiniz?
O kadar zor bir soru ki benim için. Filmi ilk izlediğimde o kadar kafam karıştı ki, hiçbir şey anlayamadım filmden ayrıntıları takip etmekten. İkinci izlediğimde sevmeye başladım. Üçüncü dördüncü izlediğimde gerçekten çok sevdim. O kadar zor geliyor ki bu filmi okumak.
Arkadaşlarınızla okuma yapmışsınızdır 'Yumurta'ya.
Yok onlar daha filmi izlemediler dört gözle beni bekliyorlar. Film vizyona girsin de beraber sinemaya gidelim diye. Başka bir soru sorun onu cevaplayayım ama filmi anlatamam.

Peki?
Filmde beni en çok etkileyen ayrıntılar. Ben etkileyici olmaya çalışmadan etkileyici olmak, güzel olmaya çalışmadan güzel olmak, komik olmaya çalımadan komik olmak, dramatik olmaya çalışmadan dramatik olmak, bunlardan çok etkileniyorum. Filmde bunların yakalandığını düşünüyorum.

Tire'de, çekimlerdeki ortam nasıldı?
Nejat (İşler) basın toplantısında o kadar güzel anlattı ki bunu. "Biz
orada iki ay yaşadık, Semih de ona gerekli olanları filme çekti" diye.
Orada gerçekten bir dünya yaratılmıştı. Herkes bir şeyleri bırakıp sadece orada olmak için gelmişti. Ve biz de bu ortamın içinde kendimizi bırakıp orayı yaşadık. Üçüncü gün yıllardır orada yaşıyor, bundan sonra da hayatımın sonuna kadar da orada yaşayacak gibiydim. Sorgulamıyordum İstanbul'a dönersem nasıl olur diye. Gerçekten oraya aittik. Birbirimizi daha çok tanıdık. Biraz bilinçli biraz bilinçsiz filmdeki Ayla'yla Yusuf arasındaki mesafeyi gerçekte de korumaya çalıştık. Bu, bir süre sonra filmdeki o iki karakter arasındaki iletişime dönüştü.

Amerika'da oynadığınız 'A Beautiful Life' filmi nedir?
Yönetmeni Arjantinli Alejandro Chomski. İki üç sene önce İstanbul Film Festivali'nde de 'Today and Tomarrow' diye bir filmi gösterilmişti. 'A Beautiful Life'ta oynamadan önce yönetmeni, filmlerini araştırdım, iyi bir yönetmen olduğunu öğrendim. Bir belgeselini izledim. Hatta Jim Jarmusch ve birkaç ünlü ismin arkadaşı ve beraber çalıştığı bir isimmiş.

Sever misin Jim Jarmusch'u?
Çok severim hem de, bayılırım. Zaten çok küçük bir rol. Bir sahnede oynadım. O kadar küçük bir rol ki büyütmeye gerek yok. Bir de merak ediyorum, o yüzden oynadım. Sadece Batı'da değil, farklı kültürlerde iş yapmayı çok istiyorum.

Bir de Toni Morrison ve Anais Nin hayranısınız. Türkiye'den çok sevdiğiniz yazarlar.
Kitaba göre değişiyor. Vazgeçilmez şairler var benim için. Özdemir Asaf hayranıyım ben. Onun da o sadeliği çok etkin bir şekilde yakaladığını düşünüyorum. Ve tabii Nâzım Hikmet'i de seviyorum.

Copyright Kaplan Film Production © 2009